7 Mart 2011 Pazartesi

Eric Cantona İle Soru Cevap



Harika bir Eric Cantona röportajı. New York Times, New York Cosmos'un futbol direktörlüğüne getirilen Eric The King ile konuşuyor. Manchester yıllarından Messi'ye, Barcelona'dan Cosmos'taki görevine, oyunculuk kariyerinden ABD'nin 20 yıl içinde dünya şampiyonu olacağı kehanetine kadar her şeyi anlatıyor Cantona. Röportajı Türkçe'ye çeviren Emre Çelik'e de büyük bir teşekkür.
Keyifli okumalar.


Başlangıçta, ilk bakışın ardından bile,44’lük Eric Cantona şık günlük kıyafetlerini çıkarıp yeşil sahalara kendini kasmadan dönebilecek gibi görünüyor. Birçok insan tarafından esrarengiz bulunan Fransız, 90’larda Manchester United’in yıldızıyken, 30 yaşında şu anda gelişmekte olan film kariyeri için futbolu bıraktı.14 yılın ardından tekrar futbolun içinde artık. Cantona, şu anda kuruluşu tam olarak tamamlanmayan ama belki de 2013 yılında MLS’de 20. takım olarak göreceğimiz New York Cosmos’un futbol direktörlüğüne getirildi. Cantona, The New York Times’dan Jack Bell’e (söyleşi esnasında iPad ve kablosuz klavye ile Cantona’nın söylediklerini not alırken, Cantona’nın “garip, bir polis karakolunda ifade veriyorum sanki” dediği kişi) Old Trafford günleri, sinema serüveni ve Cosmos’dan beklentilerini paylaştı.

 
Sizin profesyonel futbol kariyeriniz boyunca yaşadıklarınızın aktörlük kariyeriniz üzerinde bir etkisi oldu mu?
Hayatımda her zaman oyunculuk yapmak istedim. Sahada olanlar da aslında bir çeşit oyunculuktur. İlk önce yürümeyi öğrenirsiniz ve gerisi kendiliğinden gelir.

Sahada birçok açıdan abartılı, tiyatral bir oyuncuydunuz. Bunun Fransız olmanızla bir ilgisi var mı?
Tiyatral mı? Evet. Old Trafford düşler sahnesidir. Bazen insanlar bana oyunculuk ve futbolculuk arasındaki ilişkiyle ilgili farklı sorular soruyor. Böyle olunca bunun hakkında kafa yordum ve ikisi arasında birçok ortak nokta buldum. Futbol sadece futbol değildir. Sahada, yani sahnede, hünerlerinizi sergilersiniz. Her zaman iyi futbol oynamak ve izlemek istemişimdir ama tabii ki kazanmak da çok önemli.

En çok beğendiğiniz yönetmen kim?
(Jean-Luc) Godard en beğendiklerimden biri. Gerçekten müthiş. Bir de bugünlerde Fransa’da bile çok tanınmayan Jérôme Bonnell var. Çok iyi bir yönetmen. Onunla daha önce hiç çalışmadım ama onun filmlerine hayranım.

“Looking for Eric” isimli son filminizde farklı egolara, kişiliğe sahip bir yıldızı oynadınız. Oynadığınız rol sizin için biçilmiş bir kaftan gibiydi.
Film çekmeyi ben istedim ve Ken Loach da çalışmak istediğimiz kişiler listesinin içindeydi. Onunla bir araya geldik ve aynı hikaye üzerinde çalışma fikrinden dolayı çok memnun oldu. Eğer 100 yönetmene danışsanız, 100 farklı film çıkar karşınıza. Fakat bizim kafamızdaki fikirler Ken Loach’ın kafasındakilerle neredeyse aynıydı. Çektiğimiz film beni son derece mutlu etti. Bütün oradaki insanlarla tanışma fırsatı buldum. O, muhteşem bir yönetmen. En önemlisi ise son derece kaliteli insanlarla birlikte çalışmak oldu. Alçakgönüllülük ve insanlık vardı o filmde.

Siz Manchester United’dan ayrıldıktan sonra futboldaki en büyük değişiklik sizce nedir?
Birçok şey değişiyor beklendiği üzere. Artık televizyon gittikçe oyunun bir parçası oluyor. Sponsorlarla birlikte artık daha çok para var sektörde. Futbolcularda bu faktörlerin hepsinin ortasında yerlerini alıyor artık.
Bana sorarsanız bu konu hakkındaki tartışma hiçbir zaman sona ermeyecek. Çoğu zaman, insanlar futbolcuların çok fazla kazandığını söylüyor. Fakat benim açımdan, ben çocukken sadece futbol oynamayı, en iyi takım için en iyi oyuncu olmayı hayal ettim. Futbol sayesinde çok para kazandım. Büyük takımlarla muhteşem zamanlardan kalan hoş anılarım var.

Futbol oynadığınız sürede sizin için en önemli anlardan bazıları nelerdir?
Hepsini United ile birlikte yaşadım. United’da 26-30 yaşlarımın arasında kariyerimin en iyi futbolunu oynadım. En iyi yıllarımı dünyanın en iyi birkaç oyuncusuyla birlikte United’da geçirdim. Ferguson tüm zamanların en iyi menajerlerinden biri. Çok şanslıydım. Ve United’ın oyun anlayışı, evet kazanmak, zevk aldığım bir şeydi.
Kişisel olarak benim için en önemli an ise yeni jenerasyon gençlerle birlikte duble (1995-1996 sezonunda kazanılan Premier League ve F.A. Cup) yaptığımız zamandır.

Ada dışından Premier Lig’e gelen yıldız futbolculardan ilk dalganın içinde yer aldınız. Bu herhangi bir zorluk teşkil etti mi?
Evet, örneğin Ada’ya ilk olarak Sheffield Wednesday ile bir haftalık deneme antrenmanlarına gittiğimde benimle bir haftanın sonunda sözleşme imzalayacaklarını düşünmüştüm fakat hafta bitince işler pek de düşündüğüm gibi olmadı ve benden bir hafta daha deneme antrenmanlara devam etmemi istediler. Şunu demek istiyorum aslında, o zaman zaten Fransa milli takımı adına oynuyordum. Fransız milli bir oyuncunun Wednesday’de denenmek için antrenmanlara çıkarıldığını düşünebiliyor musun? O dönemde hiç kimse Fransız futbolcuları bilmiyordu. Bilmemelerinin yanında kimse umursamıyordu da. Sanırım o dönemde Ada’daki hiç kimse yabancı bir futbolcu için işlerin nasıl gittiğinin farkında değildi.
O dönemde genel olarak İngiliz takımları yabancı futbolculara ihtiyaç olmadığı fikrindeydi. Yabancı futbolcu oynatmak bir çeşit ukalalık, zenginlik gösterisi gibi algılanıyordu. Bu şartlar altında ise en kötüsü belki bir gün başarı için yabancı oyunculara ihtiyaç duyabileceklerinin farkına varmaları oldu. Şimdi ise bence olması gerektiğinden daha çok sayıda yabancı oyucu var Ada’da. Yani o dönemin tamamen zıttı. Bana kalırsa şu anda dediğim gibi çok sayıda yabancı futbolcu var ve bence kulüpler ulusal takımları için çalışmalılar. Bizimle, Cosmos’la, birlikte göreceksiniz ki kulübümüz ve Amerika milli takımı için futbol akademileriyle sıkı bir çalışma içinde olacak.

Sizin hakkınızda Glazer’lar Manchester United’tan ayrılana kadar Manchester’dan uzak duracağınızla ilgili şeyler duyuyorum. Bunlar doğru mu acaba?
Bu konuda size tek söyleyebileceğim sanırım Ferguson orada olduğu sürece herhangi bir sorun olmayacağıdır. Çünkü onun, işin futbol tarafında Gandhi’den pek bir farkı yok.

Günümüz futbolunda ilginizi çeken, izlerken sizi eğlendiren futbolcular var mı?
Yaşlı bir adam gibi konuşmak istemem aslında. Her jenerasyonun kendine özgü, kuvvetli bir yönü bulunan, en iyi oyuncular olduğunu düşündüğünüz oyuncuları vardır. Eğer güçlü bir karaktere sahipseniz, insanları eğlendirebilirsiniz fakat bugünlerde bunun yanında farklı görüşlere, tutumlara da sahip olmanız gerekiyor. Lakin, yalın süssüz biri de karizmatik biri olabilir ve futboldan keyif almanızı sağlayabilir. Tıpkı Messi gibi. 

Hangi takımları ve oyuncuları izlerken keyif alıyorsunuz?
Barcelona ve Manchester United. Takım olarak insana keyif veriyorlar.
Manchester ile ilgili olarak söylemeliyim ki Ferguson bir çeşit dahi. Şu ana kadar birçok farklı jenerasyondan oyuncuyla birlikte çalıştı. 70 yaşında ve 18 yaşındaki futbolcularla çalışıyor ama kendini bütün bu jenerasyonlara adapte edebiliyor. Özellikle bu vereceğim gerçekten ayrı bir örnek. Berbatov’un üzerinde çok emek sarfetti ve Berbatov konusunda çok sabretti çünkü onun çok iyi bir futbolcu olduğunu biliyordu.
Ferguson, kişilik olarak gelişmiş, kuvvetli oyuncuları alıyor ve onlar üzerinde psikolojik olarak çalışıyor. Bu çok önemli bir şey aslında. Bu yöntem bende de %100 çalışmıştı. Aslında bireysellikten çok takım için yapılan şeylerdi. Bana söylediği her şeyi kabul ettim çünkü bana sahada serbestlik tanıdı. Her ne kadar başta tam olarak farkına varmasam da bana 7 numaralı formayı vererek her şeyi benim için daha önemli kıldı. Asla bir baskı hissetmedim. Bana 7 numaralı o formayı vererek aslında bana ne kadar güvendiğini gösterdi. Benim için bir onurdu bu.
Sanırım Manchester’a ilk gittiğim Cantona ile futbolu bıraktığım Cantona arasındaki farkı görünce şaşırmış olmalı çünkü hiç kimse oraya ilk gittiğimde benden tam olarak ne bekleyeceğini bilmiyordu. Aslında bir bakıma böyle olması daha iyi oldu. Aksi taktirde sıkıcı, her şey daha önceden planlanmış gibi olurdu bir bakıma.

Plaj Futbolu Dünya Kupası’nda oynadığını bir kenara bırakırsak, son 14-15 yılda futbolun dışında kaldınız. Cosmos projesine katılma fikrine nasıl ikna oldunuz?
Noel zamanında kulüp, benimle birlikte çalışan kardeşimi aramış ve bu projede yer almamı istediklerini söylemişler. Kulübün hikayesini biliyordum ve benim açımdan bu hikaye gayet önemli bir yere sahip. Eğer ki takımı kurmanın altında yatan bu hikaye olduğundan farklı şekilde kullanılsaydı veya yansıtılsaydı, katılmayı düşünmüyordum aslında. Ama proje çok iyiydi. İçinde her şeyden bir parça barındıran futbolda önemli olan şeylerden biri olan takımın imajı çok hoşuma gitti.
Buradaki yeni oyuncular yetiştirme fikri hoşuma gitti ve bunu gerçekleştirmek için Birleşik Devletler’de çok sayıda genç var. Şundan eminim ki Birleşik Devletler önümüzdeki 20 yıl içinde Dünya Kupası’nı kazanacak. Bunda Franz Beckenbauer ve Pelé’nin buraya top oynamaya gelmesinin de etkisi çok büyük. Futbolla küçük yaşta tanışan çocuklar onları izlediler ve bu spora ilgi duyup futbola başladılar. Onlar burada top oynarken futbolun gelişmesi için onlara yeterli imkanın ve kredinin sağlanmadığı fikrindeyim.  Bence insanlar Cosmos sayesinde futbolun bir çeşit sanat olduğunun farkına varmaya başladı. 

Gerçekten Amerika’nın 20 yıl içinde bir Dünya Kupası kazanacağına inanıyor musun?
Evet, bundan eminim. Amerika, Dünya Kupası’nı kazanacak ve Cosmos akademileriyle ve milli takıma en iyi oyuncularını vererek bunda büyük katkı sağlayacak. Şu anda bile akademilerimizde çok iyi futbolcular var. 8-9 yaşlarında muhteşem çocukları görüyorum. Şu anda Birleşik Devletler’de futbol oynayan 18 milyon çocuk var.
Birleşik Devletler, Güney Afrika’daki Dünya Kupası’nda çok çok iyi oynadı. Şu anda Dünya Kupası’nı kazanabilecek kadar yeterli değiller belki ama her geçen gün daha da gelişiyorlar. Artık eskisinden çok daha hızlı, yetenekli oyunculara sahipler. Ve evet Dünya Kupası’nı kazanacaklarına inanıyorum.

Siz de George Best gibi Dünya Kupası oynamamış büyük yıldızlar arasında yer alıyorsunuz. Bu sizde herhangi bir hayal kırıklığına sebep oluyor mu?
Kariyerimde birçok başarıya ulaştım ve olumsuz şeyler hakkında çok kafa yormuyorum. Sahip olduğum, yaptığım onca güzel şeyi düşünmeyi yeğlerim. Futbola başladığım zaman her şeyi kazanmak istiyordum fakat sonradan bunun imkansız olduğunun farkına varıyorsunuz. En önemli olan şey ise aslında her zaman kazanmaya çabalamanız ve bunun için en iyi oyununuzu oynamaya çalışmanızdır. Bazen kazanırsınız. Bazen her şeye rağmen mücadeleyi bırakmazsınız, hakkınızla alırsınız. Bazen şanslısınızdır. Bazen ise şanssız. Şans da önemlidir.

Sana Cosmos’da yapacağın görev ne ifade ediyor?
Yeni bir şeyler yaratmayla ilgili. Bireysel olarak kendi futbol vizyonuna sahip biriyim ve bu vizyonu buraya taşıyıp Cosmos’un kazanması için çalışacağım. Ajax 70’lerde futbol adına yeni bir şeyler yarattı. Barcelona’da Cruyff yeni bir jenerasyon ortaya çıkardı. Bütün bunlar gibi Cosmos da daha önce hiç görülmemiş, yapılmamış şeyler yapabilir. Aslında bakarsanız her 20-30 yılda yeni bir hareketlenme görürsünüz. Geçmişi araştırmalı, bunlardan ilham almalı ve kendi geleceğinizi yaratmak için bunları kullanmalısınız. İşte bu fikirlerle geldim buraya.
Bu fikirler tamamen bir çeşit antrenörlük biçimi. Başarılı olmak istiyoruz ve bunun için de fiziksel, teknik ve mental olarak çok güçlü oyunculara ihtiyacımız var. Hiç kimsenin bilmediği, çözemeyeceği oyun taktikleri lazım bize. İnsanların Barcelona’da Cruyff’un yaptıklarını anlamaları çok zaman aldı çünkü oradaki ilk sezonunda ileri uçta tam anlamıyla bir forvet oyuncusu kullanmadı. Kanatlardan ileri çıkan, forvet gibi oyuncular kullanmayı tercih etti ve bu da daha önce kimse tarafından uygulanmamış bir şeydi.
Oyuna kendi stilini yansıttı ve rakiplerinin de buna göre oynamasını sağladı. Bu da oyunu sizin kontrol ettiğiniz anlamına gelir.

Bütün bu söyledikleriniz gerçekten hoş fikirler ama MLS ve MLS sisteminin ne şekilde işlediği konusunda ne kadar bilgiye sahipsiniz? Herhangi bir bilgi eksikliği sizi korkutuyor mu? Elbette bütün sorduğum bu sorular Cosmos’un sonuçta bir takım olup lige katılması varsayımına dayanıyor.
Evet MLS’yi çok iyi bildiğim söylenemez ama Cosmos’ta Cobi Jones ile birlikteyim ve o da bütün bilmediklerim için tam bir bilgi kaynağı. MLS ile ilgili daha çok şey öğrenmek istiyorum ve bunun için çok çalışıyorum. Maçları gerek stadyumda gerekse kasetlerden takip ediyorum. Şu anda öğrenme sürecim çok hızlı ve çok sağlam biçimde ilerliyor. Fakat daha öğreneceğim birçok şey olduğunun farkındayım.